Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Başkanlığı’nın daveti üzerine “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” görüşmelerine Türkiye Barolar Birliği’ni temsilen Yönetim Kurulu üyelerimiz Av. Eyyüp Sabri Çepik ve Av. Yurdagül Gündoğan katılmaktadır.
Türkiye Adalet Akademisi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısında öngörülen değişikliklere ilişkin “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” hakkında Türkiye Barolar Birliği’nin görüşlerini, Yönetim Kurulu Üyemiz Av. Yurdagül Gündoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu’nun 11 Ocak 2014 tarihli oturumunda açıklamıştır:
Sayın Başkan, Sayın Bakan ve değerli milletvekilleri,
Teklifte,
Bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek üzere seçilen ya da iç veya dış burstan yararlanan hâkim ve savcıları yurtdışına gönderme yetkisinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan alınması ve Adalet Bakanlığa devredilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 140. maddesinin 3. fıkrasına göre, Hakim ve savcıların meslek içi eğitimleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir. Yürütme organına bu konuda yapılan yetki devri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatını ihlal edici nitelik taşımaktadır.
Bakanlığın merkez ve taşra teşkilâtında, bağlı ve ilgili kuruluşlarında görev yapan hâkim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda görevlendirilmesi Bakan onayıyla; bunun dışında kalanların görevlendirilmesi ise muvafakatleri alınarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun izniyle Bakanlık tarafından yapılmakta iken teklifle Hakim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda muvafakatleri alınarak görevlendirilmesinin Adalet Bakanlığı tarafından yapılması öngörülmüştür. Hakim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda muvafakatleri alınarak Yürütme Organı tarafından görevlendirilmesi Anayasa’nın 159. maddesinin 8. fıkrası ile çelişmektedir çünkü Anayasa’nın 159. maddesinin 8. fıkrasına göre, HSYK adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını atama ve nakletme yetkisine sahiptir.
Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları: Ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu yerlerde; başkanı ve bir asıl, bir yedek üyesi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenecek hakimler ile o yer Cumhuriyet savcısından oluşmakta iken teklifle Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları: Ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu yerlerde; başkanı ve bir asıl, bir yedek üyesi Adalet Bakanlığınca belirlenecek hakimler ve Cumhuriyet başsavcısından oluşması ve Cumhuriyet Başsavcısının katılamadığı her toplantı için komisyona bir Cumhuriyet başsavcı vekilini görevlendireceği öngörülmüştür. Anayasanın 138. maddesine göre mahkemeler bağımsızdır. Adalet Komisyonu üyelerinin yürütme organı tarafından belirlenmesi mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile çelişkili görünüm arz etmektedir.
Hâkim ve savcıların hak ve ödevi olan meslek içi eğitimleri Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yaptırılıyor iken, teklifle meslek içi eğitimlerin Türkiye Adalet Akademisince yaptırılması ve bu konudaki Yönetmelik yapma yetkisinin de HSYK’dan alınıp Adalet Akademisine verilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 140. maddesinin 3. fıkrasına göre, Hakim ve savcıların meslek içi eğitimleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir. Öngörülen yetki devrinin Anayasa’nın 140. maddesinin 3. fıkrasını ihlal edici nitelikte olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim Türkiye Adalet Akademisi yürütme organından bağımsız bir nitelik taşımadığı gibi özerk de değildir.
Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığına aday gösterme yetkisinin, Adalet Akademisi Yönetim Kurulundan alınması ve Adalet Bakanı’na verilmesi öngörülmüştür. Adalet Akademisinin bağımsız bilimsel, idari ve mali özerklik niteliklerine sahip olması gerekirken, Adalet Akademisinde yürütmenin etkisinin artırılması kuvvetler ayrılığı ilkesi çelişmektedir.
Bölge adliye mahkemesi başkanı, bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu başkanı iken; bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu başkanını belirleme yetkisi Adalet Bakanına verilmiştir. Anayasanın 138. maddesine göre mahkemeler bağımsızdır. 5235 sayılı Kanun’un 42. maddesine göre Bölge adliye mahkemelerinin hakim ve savcıları dışında kalan personeli hakkında, kanunlarla adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonuna verilen tüm görevleri yerine getirmek bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun görevidir. Bölge Adliye Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanının yürütme organı tarafından belirlenmesi mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile çelişkili görünüm arz etmektedir.
Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve genel sekreter yardımcılarını atama, yargı yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak ve Kurulun görev alanına giren konulara münhasır olmak üzere ilgili dairelerin görüşü alınmak suretiyle yönetmelik çıkarmak ve genelge düzenleme, dairelerden birine gelen ve olağan çalışmalar ile karşılanamayacak oranda artan işlerden bir kısmını diğer daireye verme, kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerini yürütmek ve bu konuda gerekli kararları verme görev ve yetkilerinin Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulundan alınması ve bu yetkilerin Adalet Bakanı’na devredilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 159. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, “Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır. Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırılabilir.” hükmü bulunmaktadır. Teftiş Kurulunun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapacağı açıktır. Bu husus 6087 sayılı Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun Kanun’un 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da “Mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapan Teftiş Kurulu ve Kurul müfettişlerinin çalışma yöntemleri ile denetim, araştırma, inceleme ve soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde açıkça hükme bağlanmıştır.Teftiş Kurulu ile müfettişlerinin, müfettiş olarak kanaatlerinin etkilenmesi, yönlendirilmesi ya da denetlenmesi söz konusu olmamalıdır. Hal böyleyken Teklifin 27. maddesi ile eklenen bentlerle, yürütmenin temsilcisi olan Adalet Bakanının doğrudan etkisine maruz bırakılmıştır. Anayasa’nın 9. maddesine göre, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” Anayasanın 138. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Teklifin 27. maddesinin Anayasa’nın 9. maddesine, 138. maddesine, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve haliyle Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
Yedişer üyeden oluşan HSYK dairelerinin birinci daire 5, ikinci daire 5, üçüncü daire 11 üye olacak şekilde yapılandırılması ve daire üyeleri HSYK Genel Kurulunda seçimle belirlenirken, teklifle hangi üyenin hangi dairede çalışacağına Adalet Bakanı’nın karar vermesi öngörülmüştür. Genel Kurul, her dairenin kendi üyeleri arasından bir üyeyi, o dairenin başkanı olarak seçiyorken teklifle Daire başkanlarının, her dairenin kendi üyeleri içinden Adalet Bakanı tarafından teklif edilecek iki üye arasından, Genel Kurulca seçilmesi öngörülmüştür. Teklifle hangi üyenin hangi dairede çalışacağını belirleme yetkisi Yürütme Organına verilmiştir. Teklifin 30. maddesi ile 3. Dairenin görevi 2. Daireye de verildiğine ve 2. Daire’nin de üye sayısı Teklifle düşürüldüğüne göre bu durum yürütme organının yargıya müdahale ettiği izlenimini uyandırmaktadır. Bu öneri Anayasanın 2. maddesinde belirtilmiş hukuk devleti ilkesine, 138. maddesinde belirtilmiş mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun düzenlendiği 159. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
HSYK Genel sekreter yardımcıları, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar arasından, muvafakatleri alınarak, Genel Kurul tarafından atanıyorken teklifle Adalet Bakanı tarafından atanması öngörülmüştür. Genel Sekreter yardımcıları Genel Sekreter tarafından belirlenen işbölümüne göre çalışırken teklifle Genel Sekreterce hazırlanıp Başkan tarafından onaylanan işbölümüne göre çalışması öngörülmüştür. Bu düzenleme ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği, yürütmenin müdahalelerine daha açık hale gelmiştir.
HSYK Tetkik hâkimliğine, Genel Kurul tarafından, geçici veya sürekli çalıştırılmak üzere atama yapılırken, teklifle Tetkik hakimliğine, ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Adalet Bakanı tarafından teklif edilen iki katı aday içinden, muvafakatleri alınarak Genel Kurulca geçici veya sürekli çalıştırılmak üzere atama yapılması öngörülmüştür. Sonuç olarak Kurulda çalışacak tetkik hakimlerini belirleme yetkisi Yürütme Organına devredilmiştir. Bu nedenle bu düzenleme Anayasa’nın 159. maddesinin 8. fıkrasına ve Anayasa’nın 138. maddesinde düzenlenmiş olan mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırı nitelik taşımaktadır.
HSYK personeli, Genel Sekreterin teklifi üzerine Başkanvekili tarafından atanıyorken, teklifle bu yetki Adalet Bakanına verilmiştir. Bu durum mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile çelişmektedir.
HSYK Teftiş Kurulu, Üçüncü Daire Başkanının gözetiminde Kurul adına görev yapıyorken teklifle Adalet Bakanı gözetiminde çalışması öngörülmüştür. Teftiş Kurulu müfettişleri, görevlerini yerine getirirken Teftiş Kurulu Başkanına; Teftiş Kurulu Başkanı ise Kurula karşı sorumlu iken teklifle Teftiş Kurulu Başkanı’nın Adalet Bakanına karşı sorumlu olması öngörülmüştür. Bu hükmün Anayasa’nın 9. maddesine, 138. maddesine, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve haliyle Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
HSYK Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcıları Genel Kurul tarafından atanıyorken teklifle bu yetkinin Adalet Bakanına verilmesi öngörülmüştür. Ayrıca Kurul müfettişleri Genel Kurul tarafından atanıyorken teklifle Kurul müfettişlerinin, ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Adalet Bakanı tarafından teklif edilen iki katı aday içinden muvafakatleri alınarak Genel Kurulca atanması öngörülmüştür. Bu hükmün Anayasa’nın 9. maddesine, 138. maddesine, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve haliyle Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun seçimle gelen üyelerinin, disiplin suçu oluşturan eylemleri sebebiyle, haklarında yürütülecek disiplin soruşturması ve kovuşturması, Genel Kurul tarafından yapılıyorken Adalet Bakanı tarafından yapılması öngörülmüştür. Kurul üyeleri hakkında yapılan ihbar ve şikayetleri Genel Kurul değerlendirme yetkisine sahipken teklifle Genel Kurulun bu konudaki yetki ve görevlerinin Adalet Bakanına verilmesi öngörülmüştür. Nihayetinde bu düzenleme nedeniyle kurul üyeleri yürütme organından bağımsız bir şekilde hareket edemeyeceklerdir. Bu öneri hukuk devleti ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerine aykırı olduğu gibi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapmamasına neden olacaktır.
HSYK'da görev yapan Genel Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri, tetkik hakimleri ve idari personelin, kuruldaki görevleri sona erecektir.
Yürürlük tarihinden itibaren 10 gün içinde
Ayrıca yürürlük tarihinde HSYK tarafından çıkarılan yönetmelik ve genelgelerin tamamı yürürlükten kalkacaktır.
Kamuoyuna da yansıdığı gibi Kurul üyeleri haricinde Kuruldaki tüm çalışanların çaycısı da dahil görevi son bulacaktır.
Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları korumak üzere adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendisini zorunlu sayan ve faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlettir.
Çağdaş demokratik hukuk/devlet/toplum düzenlerinde muhakeme hukukunun geldiği aşamada, “gerçek”e, sözlerin çarpışmasıyla ulaşılabileceği kabul edilmektedir. Bunun için birbirine eşit üç makama ihtiyaç vardır:
Söz konusu makamların tamamı yargının kurucu unsurudur.
Ülkemizde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun hâkim bağımsızlığını, hâkim ve savcı teminatını sağlayamadığını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan yürütme organının çıkarılması gerektiğini geçmişten bugüne her platformda dile getirdik. Geldiğimiz noktada ise yürütme organının bırakın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan çıkarılmasını aksine yürütme organının yetkilerinin yargıda muazzam bir şekilde artırılmak istendiğini görmekteyiz.
Oluşacak yeni tabloda da, suçlu suçsuzdan, doğru yanlıştan ayrılamaz. Varılacak sonuç ise , “gerçek” değil, mahkemelerin veya mahkemeleri etkileyen güçlerin gerçek olarak göstermek istedikleri bir aldatmacadan ibaret olur.
Saygılarımla.