25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kız kardeşin tecavüz edilerek vahşice öldürüldüğü tarih olan 25 Kasım, bu olaydan 39 yıl sonra Birleşmiş Milletler tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir.n edildi. Bir 25 Kasım’ın yıl dönümünü daha, kadına karşı şiddet ve ayrımcılığın artarak devam etmesinden duyduğumuz utançla karşılıyoruz
Ülkemizce de kabul edilmiş, Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesinde ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinde kadına yönelik şiddet ‘kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan, cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma’ olarak tanımlanmaktadır. İstanbul Sözleşmesinin önsözünde, kadınlara yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin dışa vurumu olduğu, kadınlara karşı ayrımcılık yapılmasına yol açtığı ve kadınların ilerlemelerinin önünde engel olduğu, bu nedenle şiddeti önlemenin bir devlet politikası olması gerektiği vurgulanmaktadır.
Günümüzde kadına yönelik şiddet olgusu sadece bir kadın sorunu değil toplumsal bir sorundur. Her yıl yüzlerce kadın, erkekler tarafından öldürülmekte, tecavüze uğramakta, fuhuş yapmaya zorlanmaktadır. TÜİK verilerine göre cinsel istismar ve saldırı suçlarında son on yılda üç kat artış olmuştur. Bu rakamın azaltılması için ciddi politikalar üretilmesi kadınların güvenliğinin Devlet tarafından sağlanması gerekmektedir.
Şiddetin önlenmesi için ayrıca;
Kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planı hayata geçirilmelidir.
Devlet, kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini kınamalı ve faillerin hızla yargılanıp cezalandırılması sağlanmalıdır. Ceza mevzuatımızda değişiklik yapılarak kadına ve çocuğa yönelik işlenen suçların cezaları artırılmalı, iyi hal indirimi uygulamasına son verilmelidir. Failler cezalandırılırken, verilen cezanın potansiyel failleri cesaretlendirmemesine özen gösterilmelidir.
Devletin, kadınları ve çocukları korumak yönünde anayasal yükümlülüğü olduğu unutulmamalıdır.
Şiddet mağduru kadınların sığınabileceği kurumlar artırılmalı, bu kişilere tıbbi, hukuki, psikolojik ve ekonomik destek sağlanmalıdır.
Kadınların istihdamında pozitif ayrımcılık yapmak fikri özendirilmeli, bu konuda yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Okula gitmemiş, eğitim-öğretim almamış bir kız çocuğu bile kalmamalıdır.
Kadın-erkek cinsiyet eşitliğine dair çalışmalar yapılmalı, hem Devlet hem sivil toplum aracılığıyla bu konu halka anlatılmalıdır. Toplumda cinsiyet eşitliği kavramı yerleştirilmediği takdirde şiddet mağduru kadın sayısının artma ihtimali yüksektir.
Şiddeti önlemek için sadece Devletin değil toplumun da kadına ve çocuğa sahip çıkması bu konuda daha duyarlı olunması, dayanışma gösterilmesi, şiddet olayında seyirci kalınmadan müdahale edilmesi gerekmektedir.
Saygıyla duyurulur. 24.11.2017